Senelerdir aklımdaydı Kars ama en çok Çıldır! Ne zaman mı çağırdı peki beni ilk olarak; Varuna Gezgin'de ölmeden önce yapılması gereken yolculuklar listesinde gördüğümde yalan yok :) Baktım Pegasus yine indirime girmiş almasam olmazdı bileti aldım gitti. Yolculuk sonunda Çıldır bir araç oldu Kars ise mutlaka yine yeniden gidilmesi gereken bir şehir, tadı damağımızda kalan orası ayrı tabii.
YOLCULUK HAKKINDA
Kars İstanbul'a uzak bir nokta ve biz özel sektör çalışanları için zaman( aslında izin) asla cömertçe kullanılmaması gereken bir mefhum bu nedenle gönül istiyor ki Doğu Ekspresine bineyim uzun uzun, keyfini çıkara çıkara alayım yolu ama nerdeee... Yine de uçarken şehir ışıklarından sonra bir bulutun beyazı bir de dağların beyazını görmek ayrı güzeldi. İstanbul Sabiha Gökçen'den yaklaşık 1 saat 45 dakika uçuşla vardığımız Kars Harakani Havaalanı'na indiğinizde küçücük bir alanda havası buz ama insanı sıcacık bir şehir karşılıyor sizi. Biz biletleri önceden ve promosyonlu aldığımız için kişi başı 120 TL ye uçtuk Pegasus'la. Eğer siz de uçak tercih edecekseniz cam kenarında oturmalısınız çünkü az önce de dediğim gibi bulutların beyazı ile dağların beyazı birbirine geçerken inanılmaz güzel bir görsel şölen oluyor gerçekten. İnsan yine ve yeniden görmek ve hayaller kurmak istiyor tıpkı gördüğü renk gibi bembeyaz.
KONAKLAMA
Kars'ta konaklama genel anlamda makul fiyatlı, genel anlamda diyorum çünkü bir iki tane yüksek fiyatlı yer de yok değil. Ben uzun uzun okuduğum yazılardan sonra Otel Kent Ani'ye rezervasyon yaptırmaya karar verdim kişi başı kahvaltı dahil 75 TL idi. Ancak çok yanlış bir tercih yaptığımızı attığımız ilk adımda anlamış bulunduk maalesef. Herşeyden önce şunu belirtmeliyim ki Kars otelleri Booking.com üzerinden rezervasyon yaptığınızda çok ama çok farklı bir fiyatla karşılıyor sizi bu nedenle hangi otel olursa olsun mutlaka oteli arayıp pazarlık yaparak ve kendi hesaplarına para yatırarak yaptırın rezervasyonunuzu. Bunun yanı sıra Otel Kent Ani dahil hiçbir otelin sosyal medya yorumlarına kanmayın çünkü maalesef bazı oteller akıllılık yapıp turlarla anlaşmış ve sosyal medya yorumları için konukları bayağı çalıştırmış nitekim hiçbir hizmet vermediği halde oteldekiler bize de çıkarken benzer bir şeyler söyleyeme çalıştı. Aşırı talihsiz bir şekilde otelimiz bizim konakladığımız tarih aralığında tadilattaydı ve bildiğiniz moloz yığınları eşlik etti bize daha attığımız ilk adımdan odamıza çıkana kadar. Tabii insan neden tadilattaki oteli açık tutar orası ayrı ama aynı zamanda hiç hijyen değildi ve odamız aşırı eskiydi ve hatta çok temiz de değildi. Kahvaltı alanı ve kahvaltısı da hiç yoktan iyidir kıvamındaysa da fotoğraflarla yakından uzaktan alakası yoktu. Bunu ilk gün farkedip ikinci gün çıkış yapmak istedik ancak booking.com üzerinden ve peşin ödeme yaptığımız için kesinti olabileceğinden ve zaten sadece yatmak için kullanacağımızdan vazgeçtik. Ancak otelden son gün çıkarken booking.com a değil kendilerine elden ücret vermemizi istediler ( muhtemelen gitmediğimizi beyan edecek ya da tadilatı bahane edecek ve komisyon ödemeyeceklerdi) ben de artık aşırı sinirlenerek zaten tadilatta konaklamak zorunda olduğumuzu bunun için hiçbir gerekçe ve özür sunmadıklarını ve üstüne üstlük bir çok yerde 60 TL olan konaklama ücretini ne diye 75 TL tuttuklarını anlamadığımı söyledim. Bizden de bunun üzerine gecelik kişi başı kahvaltı dahil 60 TL aldılar. Belki siz rezervasyon yaparken otel tadilattan çıkmış olacak ya da ne bileyim büyümüş olacak (inşaat alanından anladığımız kadarıyla büyütmeyi amaçlıyorlar) ancak ben yine de otelin ve otel müdürünün konuklara sadece 'para' gözüyle bakmasından hiç hoşlanmadığımı ve üstüne basa basa önermediğimi söylemek isterim. Bunun yanı sıra odanın da hava -5 iken dahi çok sıcak olmadığını da eklemek lazım malum asıl sezon olan Ocak- Şubat aylarında -34-40 oluyor.
İkinci gün acaba diğer oteller nasıl diyerek ana caddede gözümüze ilk çarpan Kafkasya'ya uğradık, herhangi bir isim vermeksizin bir otelde kaldığımızı çok memnun olmadığımızı kendilerini ve otellerini tanımak istediğimizi söyledik. Bir oda anahtarı verip çıkıp gezebileceğimizi söyleyen resepsiyon görevlisi evlilik şartı aradığını söyledi :) Sanırım bizi fazla genç ya da aşkımızı taze gördü diye gururlandık :p Şaka bir yana bir çok Kars otelinde bu sorunun sorulduğu söyleniyor ayrıca yazmak isterim. Otelin büyük bir lüksü yoksa da kaldığımız yerden kat kat iyi ve en azından temiz ve çok daha sıcak olduğunu söyleyebilirim. Burası gecelik kahvaltı dahil kişi başı 60 TL idi. Ki bence Otel Kent Ani'ye göre çok daha cazip görünüyordu her anlamda. ( Ortakapı Mah. Faik Bey Caddesi No: 134 Tel: 474 223 2233)
Hotel Cheltikov gerçekten güzel bir konaklama yapmak ve biraz daha fazla bütçe ayırabilecekseniz kesinlikle önerebileceğim ve hatta Kars'ta tek geçeceğim seçenek. Otelin vakti zamanında Opera Binası , hastane, doğum evi olarak kullanılması, tarihi yapısı korunarak restore edilmesi ve estetiğinin yanı sıra inanılmaz kibar ve yardımsever çalışanları var. Keza Kars'taki son saatlerimizi 'otelinizin şanını duyduk ama paraya kıyamadık' mottosuyla içeri girdiğimiz 'olsun bir dahaki sefere' gibi temiz bir niyetle tüm oteli nezaketle gezdirip üstüne bize kahve ikram eden personeliyle geçirdik. O ana kadar bu kadar profesyonel bir hizmet anlayışını Kars'ta herhangi bir kişi ya da kurumda göremediğimiz için ağzımız açık takdir ettik. Yine otelin mutlaka önceden aranması ve booking.com dan değil de kendi sitelerinden rezervasyon yapılması halinde fazlası ile indirimleri olduğunu ve gecelik iki kişi kahvaltı dahil 250-300 TL aralığında bir bedelinin olduğunu söyleyebilirim. Otelin ayrıca bir toplantı salonu bir de şömineli ayrı bir oturma alanı da var ve bir de çok sevimli, şehir gürültüsünden uzak avlusu.
KARS HAKKINDA
Kars'a gitmeden önce sorulan soruların başını 'kim var orada' çekti her zamanki gibi. Kimsemiz yoksa da soğuk zamanda soğuğu ile ünlü şehir gezilir ve promosyon bilet bulunca dayanamadık dedik. Pek mazeretten sayılmasa da uygunluk alınca öneriler almadan da edemedik.
Doğu Anadolu'nun en soğuk bölgesinde yer alan ve uzun sert kışların hüküm sürdüğü Kars'ın öyle zorlu ve maalesef bir o kadar üzücü tarihi var ki özellikle tarihi yerleri gezerken ve okurken insan soğuğu falan unutuyor. Özellikle hiç fabrika dumanı tütmeyen bu ilde insan soluduğu havanın ve yine organik kelimesinin anlamını yitirdiği tarım / hayvancılık ürünlerinin etkisiyle donsa da pek umrunda olmuyor. Kaldı ki özellikle merkezinde biz içliklerimiz, gorateks ayakkabılarımız, kalın polarlarımızla 'abi üşümüyorum he he' desek de deri ceketi ve buz üzerinde yürüdüğü topuklu ayakkabısıyla artistliğinden ödün vermeyen halk acayip gülerek bakıyor bize. Ayrıca sadece kazı değil yediğiniz ne varsa tadının muhteşem olmasının bir başka sebebi de geleneksel mera hayvancılığı kanımca.
ŞEHİR İÇİNDE ULAŞIM
Şehir Merkezi'ndeki tarihi yerler , müze ve tren garı bir günde yürüyerek gezilebilir. Hepsi birbirine yakın ve araç gerektirmiyor. Ancak tüm diğer yerler ( Ani, Çıldır, köyler, göller ya da Sarıkamış) için ya araba kiralamalı, ya taksi tutmalı ya da günübirlik tur almalısınız. Taksi için fiyatlandırma nasıldır bilemiyorum ama ben olur da ehliyeti olmayan ya da kendine güvenemeyen biri olur diye güvenilir bir yerden bir çok kişinin oldukça memnun olduğu bir taksicinin numarasını aldım. 545 332 0209 Kadir Yeniaras. Araba kiralama seçenekleri ise çok kısıtlı, hava alanı için Öz Sema isimli firma ya da çarşıdaki bir iki firma. Biz Öz Sema'dan değil Alemdaroğlu isimli firmadan kiraladık aracımız Renault Symbol günlüğü ise 100 TL idi. Benzinliydi çünkü dizelin donabilme ihtimali olduğunu söylediler. Çok fazla resmi prosedürlere yer vermeksizin rahat yaklaşımları olan insanlardı Öz Sema'ya göre fiyatları daha uygun olduğu için seçtik. ( Adres: Cumhuriyet Mahallesi Ordu Caddesi No: 109c İrt: 474 212 3958)
GEZİLECEK YERLER
Şehir Merkezi ve Çevresi
Kars Arkeoloji Müzesi
Şehir merkezine 2 km mesafede kale sonrası gidecekseniz sanayi sokaklarına girdikten sonra ulaşacağınız müzenin girişi ücretsiz. Arkeoloji ve Etnografya Salonları olarak iki katı var ve çok büyük bir sergi alanı yok. İyi niyetli ve yardımsever çalışanları var ve gitmişken uğramanızı öneririm. Çok fazla eser bulunmasa ve umduğumdan biraz daha vasat olsa da gitmeye değer diye düşünüyorum. Aslında müzeye giderken en çok görmek istediğim eser 1921 yılında Kars Antlaşması sırasında Kazım Karabekir Paşa'ya Ruslar tarafından hediye edilen Beyaz Vagon'du ancak yeni açılacak olan müzede sergilenmek üzere maalesef taşınmış. Bunu bilmenizde fayda var diye düşünüyorum, hem belki siz giderken Kars'ın yeni müzesi de açılmış olur, kim bilir!
Kars Kalesi
Şehir Merkezi'nde hemen hemen her sokakta kafanızı kaldırdığınızda heybetli bir duruşu var kalenin ve tarihinde tanıklık ettiği bir çok kuşatmadan yara almış olmasının verdiği yorgunluk hissi. Kale içinde 12.yy'dan kalma Celal Baba Türbesi, Askeri Koğuşlar, tarlalar bir adet de mescit bulunuyor. Şehrin manzarasını izleyeceğiniz ve tarihi bir çok yapının hemen kalenin altında konuşlanması dolayısıyla kuş bakışı olarak da tarihe tanıklık edeceğiniz bir lokasyonu var kalenin. İçinde sobalı, biraz puslu ve hafif somurtkan çalışanlarına rağmen oturup soluklanabileceğiniz bir kafesi de var aynı zamanda.
Fethiye Camii, Taş Köprü , Havariler Kilisesi, Ebul Hasan Harakani Türbesi ve Camisi, Hamamlar
Birbirine yakın yerler ve aynı zamanda büyük bir çoğunluğu kalenin hemen altında bulunuyor. Hepsine uğradık bir çok cami ve kilisenin içine girdik, tarihi yapılarının değiştirilmesi ve restorasyon çalışmalarından sonra bizim gibi mimari bilgisi çok fazla olmayan insanların dahi gözüne çarpan amatörlüğe rağmen iyi ki gördük dedik. Yine üzüldük ve yine neden (?) diyip durduk ama bir şeyleri değiştiremedik.







Tarihi Rus Evleri
Kars'ın 1878 de sonra eren Osmanlı- Rus Savaşı'nın ardından 40 yıl boyunca Rus egemenliğinde kalmasından dolayı şehir planını Ruslar yapmış. Şehir planı birbirini dik kesen ızgara planlı geniş caddelerden oluşuyor ve Karslılar bu caddelerden bahsederken gözleri ışıl ışıl oluyor. Bu 40 yıl içinde Baltık mimari tarzında düzgün kesme bazalt taşından tek-iki ve üç katlı binalar da yapılmış ve binaların giriş cephelerinde sütunlar, bordür kabartma taşlarla süslenmiş. Şehir merkezini gezerken bazıları şahıslara bazıları ise devlete ait bu evlerden fazlası ile görebilirsiniz. Özellikle gece ışıklandırmasıyla üzerinden kuşlar geçerken bir kış masalı hissiyatı yaratan bu binalardan bazıları :Defterdarlık binası, Emniyet Müdürlüğü, Cheltikov Otel.
Kars Tren Garı
Malum zaman kısıtlanmasından dolayı trenle gidemediğimizden bari gara gidip treni görelim dedik ve iyi ki gittik. Maalesef her yer gibi burada da bir restorasyon çalışması vardı ve bakımsızlık hat safhadaydı. Şehir merkezine yaklaşık 1,5 km uzaklıkta olan garı da herşeye rağmen görün derim.
Ani Ören Yeri
Kars Merkez'e 46 km olan ver Arpaçay sınırlarında yer alan Ani Harabeleri'nin tarihi 6. yüzyıla dayanıyor. Her ne kadar bakımsızlığı içler acıtsa da ve bir çok yapıdan sökülen taşların köylülerin evlerinin yapımında duvarlarında kullanıldığı bilinse de Kars'a yolu düşen herkesin mutlaka uğraması ve ortalama 4-5 saatini geçirmesi gereken bir yer diye düşünüyorum. Giriş ücreti kişi başı 8 TL, umarsız bir görevlisi var ve birçok kişi taksi ile gelip hızlandırılmış tur atıp çıkıyordu bizim gittiğimiz zaman diliminde tanıklık ettiğimiz kadarıyla. Bana kalırsa araba kiralayıp bu tarih kokan yere daha uzun vakit ayırmalı. Tarihe ya da mimariye hiç bir ilginiz olmasa dahi katedral ya da kiliselerin içine girdiğinizde Arpaçay Kanyonu'na doğru bakarken içinizin cız ettiğini hissedeceksiniz. Bu his savaşların gereksizliğini de hatırlatıp içimizde derin yara da oluşturuyor aynı zamanda.

Gerek kanlı tarihi gerekse son yıllardaki 'eskiyi boşver, yenisi daha güzel' anlayışından ibaret restorasyon çalışmaları dolayısıyla bir çok tarihi yer ağlanacak kadar hırpalanmışsa da yine de görmeden geçmeyin derim. Nihayetinde kaz eti, Çıldır'da balık keyfi, Sarıkamış'ta kayak keyfi derken üzerine bastığımız toprakların öyküsünü bir dinlemek ve kıymetini özümsemek lazım.
Çıldır Gölü
Biz Çıldır'ın şenlikli halini göremedik çünkü anladığım kadarıyla bu dönem Ocak ikinci hafta ile Şubat ikinci hafta aralığında. Bu durum Kars seyahatimizi eksik tamamlamamıza neden oldu mu tartışılır çünkü sezonunda gitmemiş olmamızın kendi içinde artıları da yok değil. Şanslıydık çünkü Çıldır Aralık başında olmamıza rağmen donmuştu ve biz üzerinde yürüyebildik, o eşsiz gün batımına tanıklık edebildik. Bunun yanı sıra kalabalık olmaması bize istediğimiz gibi hareket edebilme imkanı tanıdı ve sükut dolu bir Çıldır anımız oldu. Evet balıkçıların buzları kırıp avlanmasına tanıklık edemedik ancak bu epey zahmetli bir iş olduğundan gruplardan ortalama 400-500 TL alarak bu ana tanıklık etme fırsatı tanıdıklarını öğrenince acaba şenlikli vaktinde dahi gelsek bu parayı verir miydik bilemedik. Atlar ya da at kızağı da yoktu ancak biz Boğatepe Köyü'nde hali hazırda bu zevki dünyanın en cesur çocuklarından birinin önderliğinde tattığımız için yine eksikliğini hissetmedik. Çıldır yolu boyunca önümüze sadece tilkiler değil bir koca baykuş da çıkıverdi ve inanılmaz şaşırdık. Çıldır anlatıldığının ve fotoğraflarda göründüğünün ötesinde mutlaka gidilmesi gereken, donarak yandığınız, için için hayranlıkla baktığınız bir güzellik. Güneşin batışından sonra ise ayın aydınlığının gölün beyazı ile adeta kurlaşması ise aşkla seyredilir.


Aygır Gölü
Boğatepe Yolu üzerinde ve Çıldır'dan çok daha zorlu hava koşullarının etkili olduğu yine muhteşem bir güzellik. Çıldır'dan çok daha önceleri donuyor ama etrafında yerleşim yeri olmaması ve rakımının yüksekliğinden dolayı biraz ürkütücü. Çıldır kadar namı yoksa da görüntüsü muhteşem.
Kuyucuk Gölü
Mevsim itibariyle gidemesek de namını çokça duyduğumuz için yazmak istedim. Özellikle kuşların göç dönemleri öncesinde bir çok türü görebileceğimiz söylendi. Kuş meraklıları ve araştırmacılarının daha çok ilgisini çeken bu gölde bir de gözlem kulesi var. Ancak kime sorduysak Aralık ayında hiçbir şey göremeyeceğimizi söyleyince biz de başka bahara dedik.
Asboğa Gölü
Sarıkamış yolu üzerinde olan Asboğa Gölü de yine Aygır Gölü gibi Çıldır'ın gölgesinde kalmış ve sadece bilenlerin uğradığı bir göl. Biz bu göle de gitmedik ancak olur da vaktiniz olursa Sarıkamış'a giderken uğrayabilirsiniz.
Sarıkamış
Sarıkamış sanırım şehitlik dışında sadece kaymak ve oteller için gelinebilecek bir yer. Kars Merkezi'ne 58 km uzaklıkta. Merkezi aşırı kalabalıksa da hiç ama hiç gelişmemiş ve Kars Merkeze nazaran çok daha soğuk bir havası var. Otellerine girme şansımız olmasıysa da oldukça profesyonel kayanları görünce kış turizminin de ayrı fanları olduğunu bir defa daha anladık. Profesyoneller için ayrı bir pisti olan Sarıkamış'ın karında kaymayı pamuksu dokusu sayesinde bir çok kişi tercih ediyor. Pistin ardındaki heybetli dağlar ve çam ormanları ise göz kamaştırıyor. Biz otelleri gezmedik bu sebeple yorum yapamayacağım ama gelen kitle aşırı ortaya karışıktı bunu söyleyebilirim. Kızakta çocuğuyla poşetle kayar gibi kayan da vardı, 'bu ne abi diğer piste gidelim' ya da 'şu zamanda gelelim' diye sıkı tespitlerde bulunan uzmanlarda.
Katerina Av Köşkü
Sarıkamış Merkez'inde 1896 da çivi kullanılmadan ahşaptan yapılmış olan köşk. Bazı kaynaklara göre 2. Çar Nikola döneminde eşi Katerina için, bazılarına göre ise hasta oğlu Aleksi için rehabilitasyon merkezi olarak kullanılmak için yaptırılmıştır. Maalesef şimdilerde tam bir harabe. Kars Merkez'inde harap olmuş yapılardan çok çok daha elim durumda olan ve tüm kötü kullanımlara aynı zamanda savunmasızlığına rağmen ihtişamıyla göz kamaştıran bu yapıyı da gördükten sonra içimiz sızladı.
Esentepe Köyü



Ani Harabelerine giderken yol üstünde bir köy var kazları ve köpekleri bir de askerleriyle sizi karşılayan. Yaşlı bir kaç nüfustan çok daha fazlası olan bu köyün adı Esentepe. Ne çarşısı var, ne de oturacak bir kahvesi ama tüm halkının kapıları gelen tüm insanlığa açık. Bizim de yolumuz düştü Ani'ye doğru giderken, kazların oradan oraya koşturmacalarını izlerken bir el kalkıyor havaya uzaktan, başında şapkasıyla selamlıyor bizi, merakla bakıyor. Yanına gider gitmez alıyor evine asla bırakmam diyor. Pek Türkçe bilmeyen ve annemden yaşça çokça büyük olan eşine çay demletiyor. Sobanın yanına konuşlanıyoruz sıcacık, biz odaya girer girmez soba keyfi bozulan beyaz kedi ise bu güzel masalın baş kahramanı adeta. Anlatıyor da anlatıyor Celal amca, çoluk çocuk, tarih, siyaset, köy halkı, cami imamının yediği haltlar derken bayağı bayağı dedikodu da yaptı ama muhabbetin sonunu hep aynı şekilde bağladı ' işte böyle babam' Çaylar içildi, Iğdır övüldü, derken geldi çattı ayrılık vakti ama ne mümkün elmalar kondu, şekerler poşetlere madem yemek yemedik alacaktık yolda yemek için evde ne var ne yoksa. Esentepe Köyü'nün hala Ermenilerden kalma evleri ve insanı ziyaret etmeniz için yeter de artar bile sebep olarak ama siz yine de giderseniz mutlaka okuluna da uğrayın. Toplam 6 köyden 206 çocuğun eğitim aldığı bu okula giderken gücünüz yettiğinizce kalem, silgi, oyuncak, kıyafet ya da gönlünüzden kopan her ne ise onu da alıp gitmeyi ihmal etmeyin. Okul müdürü önce şaşırsa da sonrasında bizi sohbeti, çayı, hem de misafirperverliği ile yine yeniden davet etti köye hem de gezdirmek için Tiflis' e kadar her yeri. Çocukları da ziyaret ettik tanıştık, fotoğraf çektik beraber birşeyler dağıttık karınca kararınca.
Boğatepe Köyü










Kars'a neden gidilir sorusu sorulduğunda Çıldır için mi yoksa Boğatepe için mi denmeli ben hala karar veremedim döndükten sonra. Ömrümüze ömür katan bu köyün namını çok duymuştum da hayalimden bile daha güzel olacağını bilememiştim. Köydeki peynir müzesini görmekti amacımız merkezden 60 km ve kapalı yoluna girerken, hafif de korku yok değildi içimizde. Kar, kış, kıyamet derken varınca köye ancak girişindeki okul önüne park edebildik biraz daha ilerlersek geri çıkamayacağımızı düşünerek. Derken koca bir koyun sürüsü ile karşılaştık. Bembeyaz kar içinde durmuş öylece bize bakıyorlardı, sonra az ileriden at kızağının tepesinde köyü turlayan 15 yaşlarında bir çocuk göründü onun arkasında henüz çok küçük olan tayı da koşturup duruyordu. Hayran hayran bakarken biz, iki köpek çıkageldi yanımıza yatıp yere karda işveler yapmaya başladı ve de yanlarında bir yığın kaz. Bir dede belirdi uzaktan 'müze' dedik sadece hemen sohbete giriverdi koşar ayak bizi 100 metre uzaktaki müzeye doğru götürürken. Dallarda kuşlar soğuğu umursamadan şakırdıyordu ve yarısından fazlası karla kaplı bir kapıyı çalarken biz, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği'nden Celal Kazım Kömür inanılmaz güleç ifadesiyle köşeden çıkıverdi. Hemen canından çok sevdiği eşine seslendi 'Zümran çay koy misafirler var'. Bizi 150 yıllık müze binasına götürüp öyküsünü anlatmaya başladığında ise önce gıpta ile sonra gururla karışık hüzünle dolu dolu oldu gözlerimiz. En son kim yaptığı işle bu kadar gururlanıp anlatmıştı bana hiç hatırlamıyorum inanın. Müzede geçirdiğimiz 45 dakika boyunca neler neler öğrenmedik ki! Hayrandı hem tarihine, hep yaptığı işe ayrıca aşıktı hem eşine hem de çocuklarına Celal Bey. Belki de bu yüzden alıp götürdü bizi önce geçmişe, sonra hayaller alemine. Onu daha önce bir kaç youtube videosunda gördüğümü söyledim ve bir konuk evi olduğunu duyduğumu. Ziyaretçilerinden bir kaçını benim de takip ettiğimi ve bazı bloggerların ziyaretçi defterine yazdığını gördüğümü iletince ise daha da gurur duydu. 'Ne güzel bilinçli gelmişsiniz tebrik ederim' dedi. Oysa o tüm bunların binlercesi tarafından bilinmesini hak ediyordu. Köyde yaptıkları projelerden, Avrupa'dan, Kore'den gelen misafirlerinden, mandırasından, gezilerinden, öykülerinden bahsettiler sonrasında evlerinde soba yanında kurdukları masada. Ömrümde yaptığım en güzel, en sıcak, en unutulmaz kahvaltılardandı onlarla yaptığım. Eşi otları araştırıyordu, 36 çeşidi laboratuvarda araştırılmış ve onaylanmıştı, otları toplarken söylediği türkülerden ve elleri simsiyah ve çatlak dolsa da sonunda yararlarıyla insanları mutlu edeceğini düşünerek bu sorunsala hiç takılmadığından bahsetti Zümran Hanım. Mandıralarına indik sonra el emeği göz nuru ürünlerinden satın aldık şehir merkezindeki fiyatlara hem de hasını, kralını, en organiğini, dahası müjde telefonlarını da aldım olur da uzaklardan sipariş vermek isteyen olur diye. ( 532 251 0020) Birbirimize veda ederken en küçük oğulları Cihangir'in bizi at kızağı ile köyde gezdirmesi de mutluluğumuza mutluluk kattı. Yolunuz Kars'a düşerse mutlaka ama mutlaka uğrayın derim.
YEME İÇME
Hanımeli Ev Yemekleri
Emniyet Müdürlüğü Binasının sağ çaprazında Dilek Hanım ve eşinin işlettiği ve her türlü yöresel yemeği tadabileceğiniz bir mekan. Bir saatinizi yemeğe ayırırsanız üzülebilirsiniz çünkü buradaki sohbetle sobanın sıcağı birleşince insan sandalyesine iyice yapıştığını hissediyor. Üstüne üstlük bir de akordiyon çalıyor mekan sahipleri ve çalan şarkıların da Kars tarihinde yerinin olmasına dikkat ediliyor. İki kişi iki ayrı çorba, kaz etli bulgurlu ana yemek, turşu, un helvası ( ömründe böyle güzelini yemedim), ev yoğurdu toplam 80 TL hesap ödedik menü gibi birşey yoktu neye ne kadar verdiğimizi bilmiyorum ama mutlaka uğrayın derim. Sobanın yanına oturun ve kendinizi tamamen içerideki ablalara bırakın :)
Hanımeli Kars Mutfağı / Ortakapı Mah. Faikbey Caddesi Emniyet Müdürlüğü Karşısı No:16 474 2126131
Atalay'ın Yeri Balık Restaurant
Çıldır'da bildiğim kadarıyla üç mekandan biri ve diğerlerinden ayrılan yönünün alkol olduğunu söylediler ancak diğerlerine gitmediğim için bunun ne kadar doğru olduğuna emin değilim. Bana kalırsa masal diyarlarında bulunan ve soğukta koşarak sığınacağınız bir saray adeta. Kapısında türküler karşılıyor sizi bir de dilek ağacı rengarenk, gittiğimiz tarih henüz sömestr kalabalığı içermediğinden içerisi sessiz. Bir çay verir misiniz diyorum sorgusuzca uzanıyor tavşan kanı çay ellerime ve ben tekrar dışarı çıkıyorum. Çıldır'ın mükemmelliği mi, mekanın sıcaklığı mı, birazdan yiyecek olduğumuz balığa aşermelerimiz mi? Hangisi o an beni benden alan bilemedim. Evet doğru tahmin ettiniz ben bu yere aşık oldum :) Bir sarı kedi vardı ki içeride zaten onunla balık yemenin keyfini kelimelere dökemeyeceğim. Sonra Atalay abi çıkageldi, süper misafirperverdi, masamıza meyve tabağı bile gönderdi. Sarı balık yedik herkes gibi ama o porsiyonlarla değil bir kişi, üç kişi doyabilirdi. Şalgam, bir duble rakı, bir bira, salata ve balıklara 70 TL verdik ki aldığımız hizmet için hiçbir şeydi. Çıkarken son derece samimi bir şekilde çadır için de yerim var beklerim demeyi de ihmal etmedi Atalay abi.
Çıldır Gölü Kenarı / Çıldır 535 2110348
Antik Cafe
Kars şehir merkezinde at heykelinin hemen yanında bir şarkı ya da türkü sesi bir gece kulağımıza öyle bir işledi ki, bir sonraki gece kapısından kafamızı sokmadan edemedik. Çay eşliğinde kendinden geçen gençlik ve yanık sesli bir solist vardı tam teçhizatıyla sahnede. Kahve aldık biz de 8-10 parça dinledik, keyifliydi. Ara ara hareketlenip sonra birden hüzünle devam etmesi solistin, duygu karmaşası yaratsa da biz yine de çok eğlendik.
Sarıkamış Kültür Evi
Sarıkamış çarşıda ara sokaklarda bir yerde oda içinde oda küçücük bir ev burası. Bir sobası vardı ki girer girmez beynim yandı, öyle harlı ! Çok dar bir mekan olmakla birlikte gitmeden bir gün önce sipariş vermek lazımmış çünkü menüde içecek dışında menemen, mantı, sac kavurma vardı. Bunun dışında yöresel yemek istendiği takdirde gruplar halinde ve önceden rezervasyon yapmak lazımmış. Biz bunu bilemediğimizden açıkta kaldık bu sebeple bir salep bir oralet ile soba başında az biraz sohbet edip ayrıldık. Çok sevmedik bu mekanı, aşırı loş ve dumanlıydı ama doğrusu aynı zamanda farklıydı. Bu arada fiyatları çok çok ucuz.
Özcanbana Lokantası
Yine Sarıkamış Çarşı'da yemek yenilebilecek bir kaç yerden biri. Fiyatlar Kars Merkez'e nazaran bedava diyebilirim. İşkembe ya da paça çorbası varsa affetmeyin derim ama dönerini pek önermem. Sarıkamış halkı da güvenle yemek yiyebileceğimiz bir yer olduğunu söylediği için tercih ettik ve gerek esnaf samimiyetini gerekse yemek lezzetlerini ve en çok da fiyat / performansını beğendik. İki kişi çorba, döner, içecek, salata 32 TL hesap ödedik.
Kale Kafe
Kars Kale'sinin içinde ve Sarıkamış Kültür Evi'nin loşluğunu aratmayan, ortasında sobanın konuşlandığı ayak üstü soluklanmalık ve manzarası çok güzel bir kafe. Çok hijyen olduğunu düşünmüyorum o sebeple birşeyler içmek daha makul bir tercih olacaktır. Gözleme, demlik çay, salep, köfte gibi seçenekler var menüde ve yine fiyatlar çok makul. Biraz soğuk yaklaşıma sahip olsalar da uğramaya değer.
HEDİYELİK EŞYA
Bal, kavılca bulguru, kaz eti, ördek eti, peynir ve tereyağı şehirden ayrılırken mutlaka almanız gerekenler yiyeceklerden evet ama peki ya hediyelik eşya derseniz biz sadece tek bir yerde gördük o da Kaz Evi'nin karşısında küçücük bir dükkandı. Ortalama 25-55 TL arasında kilise, cami, hamam ya da taş köprü bibloları vardı. Bunun dışında bir yerde hiç Kars'ı anlatan ya da hatırlatan bir hediyelik eşya dükkanı görmedim desem yeridir. Ama belki ucuzluk pazarları ya da kırtasiyelerin içinde vardır kim bilir.
Başka bir seyahat plan ve paylaşımında bulunana dek sağlıkla kalın.